NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
يُوسُفُ بْنُ
مُوسَى
حَدَّثَنَا
جَرِيرٌ عَنْ
يَزِيدَ بْنِ
أَبِي زِيَادٍ
عَنْ
مُجَاهِدٍ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ
قَالَ قَرَأَ
هَذِهِ
الْآيَةَ لَيْسَ
عَلَيْكُمْ
جُنَاحٌ أَنْ
تَبْتَغُوا
فَضْلًا مِنْ
رَبِّكُمْ
قَالَ
كَانُوا لَا
يَتَّجِرُونَ
بِمِنًى
فَأُمِرُوا
بِالتِّجَارَةِ
إِذَا
أَفَاضُوا
مِنْ
عَرَفَاتٍ
Mücâhid dedi ki: İbn
Abbas (r.a.) şu;
"Rabbinizin
lütfundan istemenizde bir günah yoktur."[Bakara 198.] mealindeki ayeti
okudu da; "(mü'minler İslâm'ın ilk yıllarında) Mina'da ticaret
yaprrfazlardı. Bunun üzerine Arafat'tan (Mina'ya) dönünce ticâret yapmalarına
izin verildi," dedi.
İzah:
Buhârî, hac
Tefsirlerin verdiği
bilgilere göre araplar cahiliyye döneminde hac mevsimlerinde Ukâz, Mecenne,
Zülmecâz gibi pazar ve panayırları kurarlar ve kazançlarını oralardan te'min
ederlerdi. İslâm dini gelince müslümanlar cahiliyye adeti olduğu düşüncesiyle
hac mevsimlerinde bunlardan sakınmaya başladılar. Bu davranışlarının doğru
olmadığım beyân etmek için bu ayet-i kerime nazil oldu.[Buhârî, hac]
Araplar cahiliyye
döneminde Zilka'de'nin yirmi gününde Ukâz panayırında kalırlar, sonra
Mecenne'ye giderek on gün Zilkâ'de ayından, sekiz gün de Zilhicce'nin başından
olmak üzere on sekiz gün de orada kalırlardı. Zilhicce'nin sekizinci günü olan
terviye günü de Arafat'a giderlerdi. Bu panayırların en büyüğü Ukâz panayırı
idi. Nahle ile Tâif arasında, Nahle'ye bir merhale uzaklıkta bir yerdi. Mecenne
ise, Mekke'nin aşağısında Mekke'ye bir berîdlik mesafede idi. Zülmecâz da
Arafat'a bir fersah uzaklıkta bir yerdir.
Her ne kadar hadisin
zahirinden, ticârete ancak Arafat'ta vakfeden sonra izin verildiği anlaşılırsa
da biraz önce tercümesini sunduğumuz Buhârî hadisiyle ileride tercümesini
sunacağımız 1734 numaralı hadîste bu izinin bütün hac mevsimine şâmil olduğu
açıklanmaktadır.
Bu hadis-i şerif hac
mevsiminde bir hacı adayının ticâretle meşgul olmasında bir sakınca olmadığını
ifade etmektedir. Ancak Ebû Müslim el-Havlânî bu hadis-i şerifte geçen
"ticâretle Rabbinizin lütfundan istemenizde bir günah yoktur"[Bakara
198.] âyet-i kerimesindeki ticaret yapma izninin hac mevsimi sonrasıyla ilgili
olduğunu iddia etmiş ve bu âyeti "artık o namaz kılınınca
dağılın"[Cuma 10] âyetine kıyas ederek, "hac ibâdetini edâ ederken
benden korkunuz. Hac bittikten sonra ticâretle Rabbinizden rızık istemenizde
bir günah yoktur," manasım vermiştir. Fakat kendisine, "bu ayet-i
kerime hac mevsiminde bir hacının ticâretle meşgul olmasının caiz olup olmadığı
hakkındaki şüpheyi kaldırmak için gelmiştir. Hacdan sonra ticaretle meşgul
olmada bir sakınca olmadığı bilinen bir gerçek olduğundan âyet-i kerimenin bunu
beyan için geldiği düşünülemez. Hem hac namaza kıyas edilemez. Çünkü namazın
fiilleri arasına başka bir iş giremez. Hac ise, böyle değildir." diye
itiraz edilmiştir.